Sözleşmelerde Güncel Bir Soru: COVID-19 (koronavirüs) salgını mücbir sebep midir?

Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan ve Mart 2020 itibariyle hemen hemen bütün ülkelerde rastlanmış olan ve hızla yayılmaya devam eden Covid-19 enfeksiyonu Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmiş olup hastalığın merkezinin Çin’den Avrupa’ya kaydığı bilgisi kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bu kapsamda, öncelikle birçok uluslararası tedarik zincirinin parçası olan Çin’de, sonrasında ise ülkemizle ticari ilişkisi en yoğun olan ülkeleri barındıran Avrupa’da çeşitli devletler salgını sınırlandırabilmek amacıyla olağanüstü hal ve acil durum ilan etmiş, kimi yerlerde sokağa çıkma yasağına varacak şekilde günlük hayatı yüksek seviyede kısıtlayıcı önlemler almak durumunda kalınmıştır. Ülkemizde de Covid-19 salgını ile ilgili olarak kısıtlayıcı önlemler hayata geçirilmeye başlanmıştır. 

Son günlerde neredeyse tüm dünyada gündem haline gelen bu salgın ile yalnızca günlük hayatımız değil, uluslararası ticari hayat da etkilenmektedir. Salgın ile mücadele kapsamında alınan önlemler üretim, lojistik ve uluslararası tedarik zincirlerinde aksaklıklara neden olabilmektedir. Haliyle, tacirler arasında akdedilen sözleşmelerde yaşanan bu aksaklıkların mücbir sebep olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği de merak konusu olmaya başlamıştır. 

Mücbir Sebep Nedir? 

Mücbir sebep kavramı genel olarak Kıta Avrupası hukuk sistemlerinin bir ürünü olsa da, bugün Anglo-Sakson hukuk sistemleri de dahil olmak üzere, hemen hemen tüm ticari sözleşmelerde yer alan genelgeçer bir hüküm olarak kullanılmaktadır. 

Mücbir sebep, (i) önceden öngörülemeyen, (ii) tarafların kontrolü dışında meydana gelen, (iii) ifa güçlüğü oluşturan ve (iv) bu sebeple de taraflara sözleşmeyi feshetme, kısmen veya tamamen ifadan kaçınma, askıya alma veya ifa için ek süre talebi öne sürme gibi çeşitli haklar tanıyan sebep olarak tanımlanabilir. 

Covid-19 Salgını Mücbir Sebep Midir? 

Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan ve Mart 2020 itibariyle hemen hemen bütün ülkelerde rastlanmış olan ve hızla yayılmaya devam eden Covid-19 salgınının hem hukuki düzenlemeler hem de geçmiş yıllarda gerçekleşen diğer salgın hastalıklar zamanında alınan yargı kararları (örneğin 2003 yılında Çin’de başlayan SARS virüs salgını gibi) ışığında objektif olarak mücbir sebep olarak kabulunun mümkün olduğunun belirtilmesi gerekir.  

Öte yandan, Covid-19 salgınının objektif olarak mücbir sebep kabul edilme yeterliliği olsa dahi, bu tespit tek başına mücbir sebep iddiasında bulunmak için yeterli değildir.  

Bu doğrultuda, birçok sözleşmede ayrıca mücbir sebep iddiasında bulunan taraf bakımından, Covid-19 salgını ile olay arasında sözleşmeden doğan borcunu yerine getirmeyi etkin bir şekilde imkansız kılan bir nedensellik bağının da bulunması gerekir. Tam olarak bu noktada somut olayın özellikleri devreye girmektedir. Objektif olarak Covid-19 salgını ve salgın kapsamında alınan önlemler ticari hayatı kısıtlandırıcı veya engelleyici nitelikte olsa da, bu durumun sözleşme kapsamındaki her bir yükümlülüğe etkisi de önem teşkil etmektedir.  

Bu kapsamda Covid-19 salgınının belirli bir sözleşme nezdinde mücbir sebep olarak kabul edilip edilemeyeceğine ilişkin inceleme yaparken, yapılması gereken ilk şey sözleşmeye uygulanacak hukukun tespitidir. Farklı hukuk sistemlerinin mücbir sebep hallerine bakışı farklılık gösterebilmektedir. Özellikle uluslararası ticari sözleşmelerde, sözleşmeye uygulanacak hukuk taraflardan birinin hukuku veya doğrudan üçüncü bir hukuk sistemi olarak seçilmiş olabilir. Dolayısıyla, atılması gereken ilk adım uygulanacak hukuka dair taraflar arasında sözleşmesel bir mutabakat olup olmadığına bakmak, eğer yok ise kanunlar ihtilafı düzenlemeleri kapsamında sözleşmeye uygulanacak hukuku tespit etmektir.  

Sözleşmeye uygulanacak hukukun tespitinden sonra, sözleşmenin detaylıca taranması ve sözleşmede yer alan mücbir sebep maddesinin ve genel olarak bu maddede yer almasa da, bir pandemi haliyle ilişkilendirilebilecek düzenlemelerin tespit edilmesi gerekmektedir.  

Uygulanacak hukuk ve sözleşmesel düzenlemelerin tespitinden sonra, Covid-19 salgınının ve bu salgının sözleşme nezdindeki yükümlülüklere etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu değerlendirme yapılırken aşağıda yer alan sorular, durumun tespit edilmesi bakımından faydalı ve yol gösterici olabiliecektir: 

  • Sözleşme kapsamında düzenlenen mücbir sebep halleri sınırlı sayıda mıdır? Eğer sınırlı sayıda değil ise; Covid-19 salgını ve salgın kapsamında alınan önlemler kanun veya sözleşme nezdinde sayılan şartları sağlamakta mıdır?
  • Sözleşme nezdinde pandemi veya salgın hastalık halleri özel olarak mücbir sebep örneği olarak sayılmış mıdır?
  • Sözleşmenin ifasına esas olan yer bakımından, alınan Covid-19 salgın kısıtlama önlemleri sözleşmenin ifasını etkileyecek düzeyde midir?
  • Yüklenici bu etkileri ortadan kaldırmak, veya en aza indirgemek için hangi adımları atmıştır?Yüklenicinin kısıtlayıcı önlemler sebebiyle meydana gelen aksaklığı ortadan kaldırmak için başvurabileceği alternatif yöntemler bulunmakta mıdır?
  • Sözleşme kapsamında düzenlenen şekil şartlarına uygun bildirimde bulunulmuş mudur?

Bu ve bunun gibi sorular sorulabilecek olup uygulanacak hukuka yahut sözleşmedeki düzenlemelere göre her bir somut olay nezdinde sorular çeşitlendirilebilir. Ancak bu ve benzeri sorulara verilecek cevapları takiben her bir sözleşme özelinde Covid-19 salgınının mücbir sebep hali olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tespit edilebilecektir. Nitekim çoğu zaman, mücbir sebebe dayanılırken, azami çaba doktrini uyarınca mücbir sebebin sözleşme üzerindeki etkisinin üstesinden gelebilmek için çaba gösterilmesi, alternatif ifa yollarının olup olmadığının incelenmesi gerekebilir. Örneğin, 2003 yılındaki SARS salgını esnasında gerçekleşen bazı ihtilaflarda yüklenici tarafın alternatif ifa şekilleri bulunduğu halde bunları kullanmamış olması, mücbir sebep iddiasının mahkemece reddine sebep olmuştur.  

Bir diğer örnek de sözleşmelerde düzenlenen mücbir sebep şekil şartlarına istinaden verilebilir. Kimi sözleşmelerde etkilenen tarafa, mücbir sebebin meydana gelmesinden itibaren karşı tarafı derhal veya zamanında talebini iletme ve mücbir sebebin borcun ifa edilememesine nasıl sebep olduğuna ilişkin tevsik edici belge sunma gibi ilave yükümlülükler getirilebilmiş olabilir. Böyle bir halde, sözleşmede belirlenen şekil şartları uyarınca zamanında bildirim yapmayan veya mücbir sebebe ve etkilerine ilişkin tevsik edici belge sunmayan tarafın, mücbir sebepten etkileniyor da olsa, karşı tarafın uğradığı zararlardan sorumlu tutulabilmesi gündeme gelebilecektir. Örneğin, Çin Uluslararası Ticareti Teşvik Konseyi (“CCPIT”) Covid-19 salgını karşısında mücbir sebep sertifikaları düzenlemektedir. Bu sertifika, resmi veya mahkemeleri bağlayıcı bir niteliği olmamakla birlikte, sözleşmelere ilişkin mücbir sebep taleplerinin öne sürülebilmesi için tevsik edici belge taleplerini karşılamak amacıyla tanzim edilmektedir.  

Sonuç olarak, Covid-19 salgınının objektif olarak birçok hukuk sistemi ve sözleşme nezdinde mücbir sebep olarak kabul edilebilme yeterliliği olsa da, bu konunun her bir sözleşme nezdinde somut olayın özellikleri dikkate alınarak incelenmesi büyük önem teşkil etmektedir. Yukarıda verilen bilgiler ışığında değerlendirme yapılmaksızın mücbir sebep iddiasında bulunmak ve ifadan kaçınmak, ortaya çıkabilecek ihtilaflarda hak kaybına sebep olabilecektir. Konu ile ilgili her türlü durum tespitinde sizin yanınızda olduğumuzu hatırlatmak isteriz.

Bizi takip edin: