Akıllı sözleşmeler ve merkezi olmayan otonom organizasyonlar (“DAOlar”) ve Türk hukukundaki yeri

23/02/22

Giriş

Teknolojinin gelişmesi ve bunun getirdiği yenilikler insan hayatında durdurulamaz değişimlere yol açmaktadır. Teknolojinin bu dinamizmi hukuk alanında da yeni kavramlar yaratmakta ve bu kavramlar üzerinde tartışmaya sebep olmaktadır. Blokzincir (blockchain), akıllı sözleşmeler (smart contracts) gibi yeni kavramlar üzerine yapılan tartışmalar halen güncelliğini korurken bu konseptlere sıkı sıkıya bağlı olan başka bir kavram, günümüzde artık çok hızlı değişen global iş dünyasının gündeminde yerini almış bulunuyor. Merkezi olmayan otonom organizasyon (decentralized autonomous organisation-kısaca DAO) diye anılan bu kavram ve bu organizasyonların niteliğine ilişkin yönelik tartışmalar son aylarda oldukça artmış olup, bu konu iş dünyasına ek olarak akademisyenleri ve kanun koyucuları da yakın gelecekte meşgul edecek ve hatta meşgul etmeye başlamış gözüküyor.  

DAO Nedir?

Bilgisayar kodları ve programlar tarafından yönetilen bir organizasyon olarak tanımlanan DAO’ların kendine özgü organizasyon yapısını anlamak için önce blokzincir ve akıllı sözleşme kavramlarını anlamak ve sonrasında da tokenizasyon faaliyetini açıklamak gerekmektedir.

Blokzincir

Blokzincir yazılımı her türlü veriyi takip etmek için kullanılabilen dijital bir defterdir. Büyük bir veri tabanı niteliğindeki bu teknoloji, değiştirilemeyen ve dijital olarak kaydedilmiş bulunan verilerin blok adı verilen kısımlarda depolanmasıyla mümkün olmaktadır. Söz konusu bloklar birbirine kriptografik (şifrelenmiş) imzalar ile bağlı olup bu zinciri devam ettirme sürecine katılan her kullanıcı blokzincir verisinin dijital bir kopyasını saklamaktadır. Bu kopya sıklıkla güncellenerek tüm son işlemlerle ve diğer kullanıcıların kopyalarıyla senkronize olmaktadır. Hem bu toplu senkronizasyon hem de blokların yoğun bir şekilde şifrelenmiş olması blokzinciri değişimlere karşı oldukça dayanaklı yapmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı bir blokzincir ağı; siparişleri, ödemeleri, hesapları, üretimi ve çok daha fazlasını takip edebilmektedir. Kullanıcılar, gerçeğin tek bir görünümünü paylaştığından bir işlemin baştan sona tüm ayrıntıları görüntülenmekte ve işlemler verimli ve güvenli olmaktadır.

Akıllı sözleşme nedir?

Blokzincir üzerinde yapılan güvenli işlemler, akıllı sözleşmeler aracılığıyla yapılmaktadır. Akıllı sözleşmeler, kendiliğinden uygulanan bilgisayar programlarıdır. Sözleşme taraflarının kapsam üzerinde anlaşmasından sonra şifrelenmiş bir biçimde imzalanan akıllı sözleşmeler, blokzincir veri tabanına yüklenmektedir. Yüklenen akıllı sözleşmenin içinde belirtilen koşullar oluştuğunda da akıllı sözleşmeler otomatik olarak içerisinde tanımlanmış olan anlaşma koşullarının çalıştırılmasını sağlamaktadır. Bu sayede akıllı sözleşmeler, işlemin aracı konumundaki üçüncü kişileri ortadan kaldırarak yapılmasını sağlamalarının yanında tüm süreci şeffaf bir şekilde göstermekte ve süreci istenmeyen müdahaleleri engelleyebilecek şekilde şifrelemektedir. Akıllı sözleşmeler bu faaliyeti yürütürken blokzincir üzerindeki veriler ile de sürekli etkileşim halinde kalmaktadır. 

Tokenizasyon

Tokenizasyon ise somut veya soyut bir malvarlığı üzerindeki hakların tokenlar ile ifade edilmesi faaliyetidir. Örneğin, bir tablo üzerindeki haklar tokenlar ile belirlenmektedir. Bu da tablo üzerindeki paydaşlığı sağlamaktadır. Çünkü her token sahibi aslında sahip olduğu token ölçüsünde bu tablo üzerinde hak sahibidir. 

İşte DAO’lar, akıllı sözleşmeler içinde kodlu olan kurallara göre kurulan ve yönetilen otonom yapılar olarak tanımlanmaktadır. Bir DAO’nun amacının, sistemdeki karar verme gücünü herhangi bir otoriteye değil; otomatik bir sisteme ya da kitle kaynaklı bir sürece devredip, manipülasyonu ortadan kaldırmak olduğu düşünülmektedir. Güvenli ve eş zamanlı senkronizasyonun sağlandığı bir blokzincir ekosistemi içinde kodlanmış olan DAOlar, bu nedenle oldukça güvenli organizasyonlar olarak nitelendirilmektedir. Tamamen bir bilgisayar programı ile yönetilen bu yapılarda aynı amacı edinen kullanıcılar herhangi bir resmi sözleşme olmaksızın bir araya gelerek kararlar almakta ve bu kararlar sonucunda elde edilen kar ve zarara ortak olmaktadırlar. Kullanıcıların ortak oldukları kar ve zarar miktarları ise sahip oldukları token miktarıyla belirlenmektedir. Kullanıcılar, yine bu token miktarları ölçüsünde oylamalara katılarak organizasyona hakim olan ve herkese açık olan kuralları belirlemektedirler. Bu kurallar yapıları itibariyle bir iç yönerge/iç tüzük niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda tamamen otonom bir yapı olan bu organizasyonlarda bir müdür veya yönetim kurulu üyesi bulunmamaktadır.

Hukuki Açıdan DAO’lar

DAO’lar organizasyon itibariyle çeşitli hukuki yapılar ile benzerlik gösterse de hemen hemen hiçbir ülke hukukunda henüz tanımlanmamış ve düzenlenmemiştir. Günümüzde DAO konseptinin hukuki bir düzenlemeye tabi kılınması gerekip gerekmediği bakımından akademik çevrelerde iki ayrı görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerden birine göre DAO’lar, niteliği gereği merkeziyetten uzaktır ve DAO’lara ilişkin hukuki bir düzenlemenin yapılması bu merkeziyetçi olmayan organizasyonların var oluş amacına aykırı olacaktır. Buna karşın diğer görüşü benimseyen yazarlar ve akademisyenler ise DAO’ların halihazırda hukuki yapılarla oldukça ilintili olduğunu vurgulamakta ve teknolojik bir gelişmenin dijital hukuk düzeninin bir gereği olarak düzenlenmesi gerektiğini savunmaktadırlar. 

Her ne kadar DAO’lara ilişkin hukuki düzenleme yapılması gerekip gerekmediği konusundaki tartışmalar hararetle halen devam ediyor olsa da Amerika Birleşik Devletleri’nin kripto para merkezi olma yolunda ilerleyen Wyoming eyaletinde DAO’ları hukuki olarak tanımlayan bir kanun tasarısı kabul edilerek 1 Temmuz 2021 tarihinde çoktan yürürlüğe girdi. Bu kanuna göre; (i) DAO’ların gerçek malvarlıkları edinebileceği, (ii) DAO’ların paydaşlarının (kullanıcılarının) haklarının ve sistemin temel işleyişinin sözleşmeler ile hukuki koruma altına alınacağı, (iii) DAO’ların hukuki işlemlerde bulunabileceği, (iv) DAO’ların çalışan istihdam edebileceği ve bankada hesap açabileceği, (v) son olarak da bir belgeyi imzalayabileceği ve kısacası tüzel kişilik kazanmış olacağı düzenlenmiştir. DAO’ların hukuki olarak tanımlandığı ve tüzel kişilik kazanmasına imkan sağlayan bu düzenleme bir eyalet nezdinde olsa dahi hukuk dünyası bakımından oldukça önemli bir adımdır.

Wyoming eyaletinde DAO’ların hukuki statüsünün düzenlenmesinden sonra DAO’lar bu sefer Marshall Adaları Cumhuriyeti’nde hukuki altyapıya kavuşturulmuş olduğunu görmekteyiz. Gerçekten Marshall Adaları Cumhuriyeti 15 Şubat 2022’de ilan edilen ve 2021 tarihli Gelir Amacı Taşımayan Hukuki Kişiler Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören kanun ile DAO’ların tüzel kişilik olarak tanınmasının önünü açmış ve Shipyard Software’s Admiralty LLC, bu kapsamda tüzel kişilik kazanan ilk DAO olmuştur. Shipyard Software isimli DAO’nun bir ülke nezdinde kaydolması, yeni tartışmaları ve düzenlemeleri de beraberinde getirecek gibi gözüküyor. Özellikle uluslararası fonların ve bankacılık faaliyetlerinin yürütüldüğü merkezlerden olan ve bu konuda Marshall Adaları ile adeta rekabet içinde olan İsviçre ve Panama’da yakın zamanda benzer düzenlemelerin yapılmasının an meselesi olduğu söylenebilir. 

Türk hukukunda DAO’lar

Türk hukukunda DAO’lar birçok ülkede olduğu gibi halen tartışılmakta olup bu konuda somut bir adım henüz atılmamıştır. DAO’ların hukuki statülerine ilişkin hukuki düzenlemelere yön vermesi amacıyla yazılmış çeşitli makalelerde DAO’lar, sözleşme ile birbirine bağlı birçok kişinin olduğu, fakat tüzel kişiliği olmayan hukuki kişiler olarak tanımlanmaktadır. Hukukumuzda da bu tanımı kapsayan adi ortaklık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620. Maddesinde tanımlanmış olup, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Türk hukukunda bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bahsedilen maddeye tabi bir adi ortaklık sayılacaktır. DAO’lar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olan ve sınırlı sayıda (numerus clausus) olarak belirtilmiş şirketlerden herhangi birisinin kapsamına girmediğinden, bunlar hakkında adi ortaklık hükümlerinin kıyasen uygulanacağı sonucuna varılabilir. Yine de belirtmek gerekir ki teknolojik dinamizmin hukuk dünyası ve kodifikasyon üzerindeki durdurulamaz etkisi göz önünde bulundurulduğunda ülkemizde de DAO’lara ilişkin özel hukuki düzenleme önerilerinin tartışıldığı ve hatta bunların hayata geçirileceği yeni bir dönemin yakın gelecekte bizi meşgul edeceğini söylemek gerçek dışı bir beklenti olmasa gerek.  

Bizi takip edin: