Anayasa Mahkemesi’nin Kişisel Verilerin Korunmasını İsteme Hakkı ve Haberleşme Hürriyetine Yönelik Müdahalelere İlişkin Kararı

İpek Okucu Taftalı - Berkant Çağal - Ali İbrahim Doğrul

Özet

Anayasa Mahkemesi (AYM) özel bir şirkette çalışan kişinin (“Başvurucu”) özel hayata saygı hakkı kapsamındaki başvurusunda, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ve haberleşme hürriyetine yönelik müdahalelere ilişkin önemli bir karar verdi. Söz konusu 2016/13010 sayılı karar 14 Ekim 2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlandı. Kararın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Başvurucu’nun ekip arkadaşlarının Başvurucu hakkında işyerinde ve e-posta ortamında olan üslup ve tavırları sebebiyle ekip lideri ve yönetime şikâyette bulunması üzerine yönetim tarafından kurum içi disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında işveren, Başvurucu'nun kurumsal e-posta yazışmalarını incelemeye almıştır. İnceleme sonunda işveren, Başvurucu’nun diğer ekip üyelerine yönelik olumsuz tutum ve davranışlarının çalışma ortamındaki güven ilişkisinin derinden çökmesine sebebiyet verdiğini belirterek Başvurucu’nun iş akdini İş Kanunu 25/2 uyarınca haklı sebebe dayanarak feshetmiştir.

Bunun üzerine Başvurucu, yargı yollarını tüketmiş ve Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, Mahkeme kararına delil teşkil eden kurumsal e-posta hesapları üzerinden dahi olsa gerçekleştirdiği yazışmaların işveren tarafından rızası alınmadan incelenmesinin yargı organları tarafından denetlenmediğini ve bu sebeple Anayasa tarafından güvence altına alınan haberleşme hürriyeti ve özel hayata saygı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Pozitif haklar, devletin olumlu bir müdahalesinin, bir ediminin söz konusu olması gereken haklardır. Devletin kişileri üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı koruması da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, özel hayata saygı hakkı da dâhil olmak üzere Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nde düzenlenen hakları “taraf devletlere pozitif yükümlülükler yükler” şekilde yorumlamakta ve uygulamaktadır.

Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında mahkemelerin somut olayın koşularına uygun düştüğü ölçüde belirtilen güvencelerin somut olayda hakka müdahale eden 3. kişi tarafından sağlanıp sağlanmadığının denetlenmesi gerekir. Buna göre:

  • İşverenin çalışanın kullanımına sunduğu iletişim araçlarının ve iletişim içeriklerinin incelemesinin meşru bir sebebe dayanıp dayanmadığı,
  • Demokratik bir toplumda iletişimin denetlenmesi ve kişisel verilerin işlenmesi sürecinin şeffaf bir şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği,
  • Yukarıda bahsedilen aynı haklara müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenirken daha hafif bir müdahale ile aynı amaca ulaşmanın mümkün olup olmadığı,
  • Müdahalenin ulaşılmak istenilen amaca yönelik ve bu amaçla sınırlı olup olmadığı,
  • Çatışan menfaat ve hakların adil bir şekilde dengesinin korunup korunmadığı,

incelenmelidir. Aksi takdirde devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varılır.

Başvurucu’nun çalıştığı işyerinde işverenin kurumsal e-postayı inceleme yetkisi ve kapsamını gösteren ve söz konusu e-posta içeriklerine yönelik olarak kişisel verilerin işlenmesinin hukuki dayanağını, işleme amaçlarını, işlenecek verilerin kapsamını, verilen tutulacağı süreyi, veri sahibinin haklarını, işlemenin sonuçlarını ve verilerin muhtemel yararlanıcılarını gösteren bir bilgilendirmede bulunulmadığı tespit edilmiştir.

Ayrıca soruşturma kapsamında doğrudan kişisel verilere erişilmesi ve haberleşme hürriyetine müdahale yerine, amaca ulaşmak için daha az müdahale gerektiren yolların tercih edilmediği ve işe iade davası kapsamında mahkemenin bu hususları değerlendirmediği tespit edilmiştir.

Başvurucu'nun kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmiş ve kararın bir örneği, yeniden yargılama yapılması için ilgili iş mahkemesine gönderilmiştir.

Sonuç

Görünüşte Başvurucu’nun iş akdinin İş Kanunu md.25/2 haklı sebebe dayanarak feshinin geçerli olduğu anlaşılsa da müdahale araçları seçilirken daha özenli davranılması gerektiği anlaşılmaktadır. Özellikle kişisel verilerin korunması açısından işverenlerin dikkat etmesi gereken hususları açıklaması bakımından bu karar önem arz etmektedir.

Hem kararda belirtildiği üzere hem de kişisel verileri koruma mevzuatı uyarınca, genel bir kural olarak kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ve haberleşme hürriyetine yönelik iletişimin denetlenmesi suretiyle yapılan müdahalede, işverenlerin çalışanları ve diğer ilgili kişileri önceden bilgilendirmeleri, temel hak ve hürriyetler ile müdahalelerde ilgili kişi üzerindeki külfet ve menfaat dengesinin gözetilmesi, bu anlamda amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü müdahalede bulunmaları ve amaca başka yöntemlerle ulaşılıp ulaşılamayacağını değerlendirmeleri gerekmektedir.

Bizi takip edin: