Yurt Dışında Bulunanlara Yapılacak Tebliğ Usulünde Değişiklik

Özet

Vergi Usul Kanunu’nun (“VUK”) 97. maddesi uyarınca; yabancı memlekette bulunanlara tebligat usulünde, öncelikle tebligatı çıkaracak kurum Gelir İdaresi Başkanlığına (“GİB”) bildiriyor, ardından GİB tarafından ilgili ülkedeki Türk siyası memuru veya konsolosuna bildirim yapılıyor ve son olarak Türk siyasi memuru veya konsolosu tebliğin yapılmasını o ülkedeki yetkili makamdan istiyordu. Yapılan değişiklik ile GİB işlem zincirinden çıkarılmakta ve tebliğin Vergi Dairesi Başkanlıkları ya da Defterdarlıklar tarafından doğrudan Türkiye’nin yurt dışındaki ilgili temsilciliğine gönderilmesi usulü getirilmektedir.  

7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’nun (“7338 Sayılı Kanun”) gerekçesine baktığımızda, yapılan bu değişikliğin arkasındaki nedenin bir yandan işlemlerin tamamlanma sürelerini kısaltarak idari süreçlerin etkinleştirilmesi diğer yandan mükelleflerin kendileriyle ilgili olan işlemlerden hızlı bir şekilde haberdar olabilmelerini sağlamak olduğu görülmektedir. 

Bu yazımızda, 26 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7338 sayılı Kanun ile yabancı memlekette bulunanlara tebligatların usulüne uygun olarak nasıl yapılması gerektiği, 7338 sayılı Kanun ile bu hususta yapılan değişiklikler ve yurt dışında bulunanlara tebligatlarda uygulamanın bugüne kadar nasıl ilerlediği özetle ortaya konulmaya çalışılmıştır.

1. Yurt Dışında Bulunanlara Tebliğ Nasıl Yapılmalıdır?

VUK uyarınca yapılması öngörülen tebliğler, VUK’un “Yabancı Memlekette Bulunanlara Tebliğ” başlıklı 97. maddesinde ayrıca düzenlenmiş olup yurt dışında bulunanlara yapılacak olan tebligatlarda bu maddedeki usullerin takip edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, muhatabın Türk vatandaşı olup olmamasına göre tebligat usulü farklılık göstermektedir. Buna göre, yabancılara yapılacak tebligatta, eğer ilgili ülke ile anlaşma var veya o ülke kanunları uygun ise, o yerdeki Türk siyasi memuru veya konsolu tebliğin yetkili makamdan yapılmasını isteyebilmekteyken, muhatap bir Türk vatandaşı ise tebliğin doğrudan Türk siyasi memuru veya konsolosluğu aracılığıyla da yapılabilmesi mümkündür. Dolayısıyla mevcut uygulamada, yurt dışında bulunanlara tebliğ olunacak evrakın, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu bakanlık vasıtasıyla Dışişleri Bakanlığına, oradan da Türk siyasi memuru veya konsolosluğuna gönderilmesi gerekmektedir. 

Ayrıca VUK’un 104. maddesinin son fıkrası uyarınca, tebliğ olunacak evrakın örneklerinin yabancı memlekette bulunan mükellefin bilinen adresine ayrıca posta ile gönderilmelidir.  

Konu uluslararası mevzuat açısından değerlendirildiğinde ise Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarının (“ÇVÖA”) “Bilgi Değişimi” başlıklı 26. maddesi kapsamında; incelemeye yetkililerin öncelikle bilgi değişimi kapsamında istemesi gereken bir bilgi olduğunu Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına iletmesi, sonrasında Türk vergi idaresinin, diğer akit devletteki vergi idaresine başvurması gerekmektedir. Bu durumda akit devletin kendi vergisel amaçları yönünden bu bilgilere ihtiyacı olmasa dahi iç mevzuatı uyarınca bilgi toplaması ve Türk makamlarına iletmesi gerekmektedir.

7338 sayılı Kanun kapsamında, VUK’un 97. maddesinin 3. fıkrasında yapılan düzenleme ile GİB aradan çıkarılarak ilgili evrakın GİB’e gönderilmeksizin doğrudan Vergi Dairesi Başkanlıkları ya da Defterdarlıklar tarafından Türkiye’nin yurt dışındaki ilgi temsilciliğine gönderilmesi usulü öngörülmüş ve böylece bir zaman tasarrufu sağlanmaya çalışılmıştır. Belirtmek gerekir ki, yapılan değişiklik VUK uyarınca yapılacak olan tebligatlar açısından bir etki yaratmakta olup ÇVÖA uygulanacağı hallerde yapılacak olan tebligatlara bir etkisi bulunmamaktadır.

2. Uygulamada Bugüne Kadar Nasıldı, Yapılan Değişiklik Sorunu Çözer Mi?

Uygulamada, yukarıda anlatılan şekilde tebliğ sürecinin oldukça uzun sürmesi ve daha masraflı olmaktadır. Bu nedenle Dışişleri Bakanlığı, tebliğ evrakını kendisine gönderilmeden, doğrudan tebliğ çıkaracak makamın bağlı olduğu Bakanlık vasıtasıyla ilgili ülkedeki konsolosluk veya elçiliğe gönderilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine de Maliye Bakanlığı uygulamayı bu şekilde değiştirmiştir.1

Bununla birlikte, yabancı memlekette bulunanlara tebliğin yapılamaması uygulamada da sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. VUK’un 97. maddesinin uygulanmasına rağmen tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması hallerinde öncelikle tebliğin imkansızlığını tevsik edici bir belgenin düzenlenmesi, ardından VUK’un 103. maddesi uyarınca ilan yoluyla tebliğ yönteminin uygulanması gerekmektedir. 

Dahası, VUK’un 94. maddesinde tebligat yapılacak muhataplar düzenlenmektedir. Bu kapsamda, bir an için yurt dışında mukim kuruluşlara yapılacak tebligatlara ilişkin hükümler bir kenara bırakılsa dahi anılan hüküm gereğince; tebliğin mükelleflere, mükelleflerin kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere de yapılabilmesi mümkündür. 

Sonuç olarak, çağımızda dijitalleşmenin her alandaki değişikliğin öncüsü olduğu ve teknolojiyle beraber hayatımızın da buna paralel olarak hızlandığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu kapsamda, yapılacak olan tebligatlarda, ulusal ve uluslararası mevzuatta belirlenen usullerin uygulanacağı varsayılarak tebligat usulüne ilişkin olarak yapılan bu değişikliğin günümüz dünyasına daha uygun olduğunu düşünmekteyiz.

Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün 09.01.1987 tarihli makam onayı

 

 

Bizi takip edin: